Mescid-i Aksa yakınlarındaki tünellerde arkeolojik çalışmaların sürdüğü sırada, İsrail Başbakanı Netanyahu, Siloam Yazıtı’nın Türkiye’den tekrar talep edildiğini ileri sürdü. Osmanlı döneminde Doğu Kudüs’teki buluntunun İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne getirildiğini hatırlatarak, yazıtın geri verilmesini Cumhurbaşkanı Erdoğan ve seçmen tabanının tepkilerinden dolayı reddedildiğini savundu.
İsrail’in geçmişten bugüne talebi Siloam Yazıtı, Kudüs’te Hizkiya dönemi su tüneli ile ilgili en eski İbranice metinlerden biri olarak bilinir. Yazıtın kapsamı, tünelin iki yönden kazılarak buluşması, suyun kaynaktan havuza akışını anlatan kısımlarıyla hem tarihi hem de mühendislik açısından büyük önem taşır. Yazıtın kopyası Hizkiya Tüneli’nin içinde orijinal konumunda korunurken, yazıtın bölümleri İsrail Müzesi’nde de sergilenmektedir.
1880’ler Kudüs’te bir öğrencinin tünelde gördüğü benzer izler, yazıtı ortaya çıkarmıştır. Bu keşif, bilim dünyasında yoğun ilgi uyandırmıştır. 1890’lar Başlarda bazı kişiler yazıtı duvardan çıkarmaya çalıştı; parçalar zarar gördü ve arkeoloji camiasında tepkilere neden oldu. Osmanlı müdahalesi 1884 kanunuyla arkeolojik eserlerin devlet malı ilan edilmesi, Kudüs Mutasarrıfı İbrahim Hakkı Paşa’nın bu yazıtın korunmasını sağlayan adımlarını tetikledi.
Parçalar toplandı ve İstanbul’a getirildi; 1891’den itibaren Müze-i Hümayun’da saklandı. Osman Hamdi Bey’in yönettiği müze, bu eseri Arkeoloji alanında büyük bir değer olarak kabul etti.
Yazıtın metni ve kopyalar Yazıt, Hizkiya Tüneli’nin kazılma sürecini anlatan metinler içerir ve bazı kelimeler eksik olsa da two yönlü kazı ile suyun havuza aktığı uzunluğu belirtir. Yazıtın bir kopyası Kudüs’te sergilenmeye devam ederken, orijinali ise İsrail Müzesi’nde bölümler halinde ziyaretçiye sunulur.
Komplo teorileri ve kültürel bağlam Kudüs’ün dini ve siyasi öneminin, yazıtla ilgili çeşitli teori ve senaryolar üretmesine yol açtığı belirtilir. Bazı çevreler, İsrail’in geri alma planından Türkiye’deki lobilere kadar pek çok farklı iddiayı gündeme getirir. Ayrıca Üçüncü Tapınak kavramı ve Tapınak Tepesi’ndeki mevcut yapılar üzerinden çeşitli vizyonlar da ortaya atılır.
Üçüncü Tapınak ve Türkiye’nin rolü Üçüncü Tapınak düşüncesi, Mesih’in gelişinin işareti olarak görülebilir. Ancak bu süreçte Tapınak Tepesi üzerindeki statüko, Müslüman ziyaretleri ve Yahudi ibadetinin birbirine karşıt konumlarda bulunmasına neden olur. Hristiyan ve Evanjelik hareketler de bu konu etrafında farklı bakış açıları ortaya koyar; bazı yaklaşımlar bölgedeki güç dengelerini şekillendirmeyi hedefler.