Elektronik müziğin efsane ismi Armin Van Buuren, The ORB dünya turu kapsamında İstanbul’da hayranlarıyla buluşmak üzere hazırlanıyor. Küçükçiftlik Park’ta gerçekleşecek olan bu özel performans, dev sahnelerin ötesinde duygusal bir deneyim vadediyor; bu deneyimin kapılarını tutkulu bir atmosferle aralayacak. Bu röportajda Armin, sahne öncesi ritüellerinden sahnedeki kalabalık yönetimine ve trance’in güncel yol haritasına kadar pek çok konuya ışık tutuyor.
Sahneye çıkmadan önce kendine özgü olan küçük alışkanlıklarınızı paylaşır mısınız? Armin Van Buuren şöyle yanıtlıyor: “Bir süredir sessiz ve içsel bir hazırlık süreci içindeyim. Kısa bir dinlenme, kulaklıklardan kendi müziğimi duymak ve enerjimi odaklamak benim için önemli. Bazen gözlerimi kapatıp seyirciyi zihnimde canlandırırım; bu, sadece bana ait bir an ve sahneyle bağ kurmanın ilk adımı.”
Kalabalığı tek bir beden gibi yönlendirecek anı bir kelimeyle tanımlamanız gerekse hangi kelime olur? “Birlik.” Bu enerji, sahnedeki hareketleri organize ederken tüm dinamikleri tek bir ritme dönüştürüyor; herkesin nefesi, hareketi ve enerjisi ortak bir frekansı yakalıyor.
Bugün trance’in geldiği noktada sizi en çok heyecanlandıran yenilik nedir? Armin, teknolojinin yaratıcı süreçleri köklü biçimde değiştirdiğini söylüyor: “Yapay zekâ ile deneysel melodiler üretmek, sesleri manipüle etmek ve farklı alt türleri birleştirmek artık çok daha olanaklı. Ancak en etkileyici olan, bu teknolojiyi duygusal bağ kurmak için kullanması.”
İlham veren kişisel rutininiz nedir? “Günlük hayatımda küçük ama etkili alışkanlıklar var. Sabahları meditasyon, piyano veya synth ile kısa denemeler ve fikirleri kaydetmek; ailemle, özellikle kızım Fenna ile geçirilen zaman da bana ilham veriyor. Yaratıcılık sadece stüdyoda değil, yaşamın içindeki küçük detaylardan besleniyor.”
2025 ve sonrası için endüstrinin hangi yönde gelişmesini öngörüyorsunuz? “Endüstri daha deneysel ve kapsayıcı bir yön arıyor. Sanatçılar artık DJ’nin ötesinde prodüktör, görsel sanatçı ve topluluk lideri olarak konumlanıyor. Dijital platformlar ve yapay zekâ, üretim ve dağıtım süreçlerinde devrim yaratacak; sahne deneyimi ve etkileşimler ise daha da öne çıkacak.”
Türkiye’deki hayran kitlesiyle buluştuğunuzda enerjinin niteliği nasıl fark ediliyor? Armin, İstanbul’un enerjisinin diğer şehirlerden farklı olduğunu belirtiyor: “İstanbul, müziğe kendini tamamen bırakılan, sahneyle organik bağ kurulan bir şehir. En son geldiğimde kalabalığın coşkusu ve tepkisi inanılmazdı; ellerin kaldırılması, dans ve eşlik, performansı direkt etkiliyor.”
İlk aklınıza gelen sahneyle ilgili düşünce nedir? “Enerjiyi doğru yönlendirmek. Müzik, insanlar ve an arasında bir köprü kurmayı hedefliyorum; bir sonraki parça ile hangi duyguyu yaratacağımı ve setin hangi bölümünde nasıl etkileyeceğimi düşünüyorum.”
Kabinde analog ekipman mı yoksa dijital kurulum mu tercih ediyorsunuz? Vinyl ile set yapma planınız var mı? “Günlük performanslarım için CDJ ve mixer kullanıyorum çünkü esnek ve güvenli. Ancak geçmişte vinyl ile de çaldım; analog dokunuşlar sahneye farklı bir hava katıyor. İstanbul konserinde bazı özel anlarda analog dokunuşlar kullanmayı planlıyorum.”
Unutulmaz anınız nedir? “Her sahne kendine has olsa da, seyircinin müzikle tam uyum içinde olduğu anlar hafızalarda özel yer tutar. Ellerinin havaya kalkması, enerjinin paylaşılması; bu kolektif ruh, sahnedeki tüm zamanı aşıyor.”
İstanbul konseri size nasıl bir fark yaratıyor ve bu şehir neden bu kadar özel? “İstanbul, sahne deneyimini her zaman zenginleştiren bir şehir. Şehrin tarihsel ve kültürel dokusu ile seyircinin coşkusu, setin ritmini ve duygusal akışını doğrudan etkiliyor. The ORB görsel ve işitsel unsurlarla birleşince sahne, dinleyen bir performans olmaktan çıkarak paylaşılan bir yolculuğa dönüşüyor. Bu şehirdeki enerji, dans ve enerjik katılım performansı canlı tutuyor.”
News
